Dünya ve Ahiret
Sevgili Dindaşlarım;
Dünya denilen bu misafirhanedeki maddi hayatımız geçicidir.Ama manevi hayatımız ebedidir.Şu halde akıl ve mantık icabı manevi hayata daha çok kıymet vermemiz gerekir.Ancak manevi hayatımız maddi hayatla beraber dünyada yaşadığımız müddetçe terbiye edilebilir.,yani Allah’ın (cc) yoluna yüceltilebilir.Fakat ölümle maddi hayata son verilip,manevi hayat bedensiz olarak devam ederken artık hatalarımızı,günahlarımızı düzeltmeye imkan kalmaz.İşte o zaman nedamet azabı içinde cayır cayır yanarız.
Muhterem Müslümanlar;
Dünyanızda hepiniz maddi hayatınızda, zaman zaman çeşitli elemler çekersiniz.Hacalet ve nedamet gibi bunlardan başlıca iki çeşidi elemlerin en kuvetlileridir.Fakat ahiretteki hacalet ve nedamet azapları yanında yine hafif kalırlar.Çünkü dünyada kaçırdığın bir fırsattan dolayı duyduğun nedametin bir tesellisi vardır;’Evet bu defalık boş bulundum bir hatadır işledim,ama ikinci bir fırsatta bunu telafi ederim’ diye kendini avutursun.Ümidini kesmezsin.Ama ahiretteki nedamet buna benzemez,orası imtihanın sonuç devresidir,dünyadaki amellerinin hesabını veriyorsun.Dünyaya geri dönüş yok ki hatanı düzeltmeye imkan bulunsun.Ahiretteki hacalet çeşidi de böyledir.Dünyadaki bir ayıbını halkın gözünden kaçırmak imkanını bulur,mahcub olmazsın.Ama ahirette her şey açık ve seçiktir.Ayıpları saklamak ve başkalarını aldatmak bahis konu değildir.O Mahkeme-i Kübra’da dünya mahkemelerinde olduğu gibi suçunu inkar edemezsin,seni,kendi ellerin konuşarak ayakların da şahitlik ederek tekzip eder ve o zaman hacaletten seni yerin dibine geçirecek ayıp tarafların meydana çıkar ve azapların en derinini duyarsın.Bu azabın da asla sonu gelmez,çünkü ahiret,dünya gibi geçici değildir,ebedidir.
Şu hale nazaran Dünyadan göçmeden,maddi hayatın geçici ve aldatıcı cazibesine kapılarak manevi yönümüzü,yani ruhumuzu ihmal etmeyelim.Ruhu efendi,bedeni ona esir yapalım.Halbuki gafiller ,bunun tam aksine olarak bedeni efendi yaparlar,ruhu da bedenin esiri haline getirirler.Böylece şeytanın tuzağına düşürek acınacak hale gelirler.Bu zavallılar ömürleri boyu mide ve şehvet gibi iki kuvvetin esiri olurlar.İçki sofrasındaki mezeler,namuslu ve dindar ailenin bir haftalık rızkından daha pahalıdır,bu en pahalı yiyecek ve içecekleri elde edebilmek için şereflerini ,haysiyetlerini ve vicdanlarını satabilirler,dinden imandan çıkabilirler.Dünyada insanlar arasında rezil olduktan başka,Ahirette da Allah’ın (cc) cezasına uğrarlar.
Şehvet ifritinin verdiği korkunç azapları ise burada saymakla bitiremeyiz.Mide ile şehvet;bu iki kuvvete mağlup olan günahkarları Dünyada hak yoluna yöneltecek iki yol vardır:
ŞERİAT VE TARİKAT
Benim sevgili kardeşlerim.
Eylül 2000
Çınardan Damlalar 1 sayfa 156-158