Şeyma Doğan / Eylül 2018
Yeni gözdemiz: Mars
Merhum Hawking’in ‘ Kendimize yeni bir gezegen bulmalıyız. ’ açıklamasından sonra mars ile ilgili projeler daha çok konuşulur oldu. Yakın zamanda Mars ile Jüpiter arasında yer alan ve 200 kilometre çapında ve içi değerli madenlerle dolu olduğu anlaşılan bir asteroit daha keşfedildi. Değerinin 100 katrilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Dünya ekonomisinin toplam değeri ise 73,7 trilyon dolar. NASA bu asteroiti dünyaya getirmek için çalışmalara başladı bile. Bu asteroit dünyaya getirilebilirse şayet, elde edilecek gücü tahmin edebiliyor musunuz?
Ayrıca Marsın da yaşanabilir bir gezegen olduğu düşünülüyor ve bir koloni göndererek insanlığın devamlılığı sağlanabilir deniyor(!).
Daha dünyanın bile keşfedilmemiş noktaları mevcutken, Allah’ın (cc) bize sunduğu imkânların bir sınırı yokken, suyun bile şüpheli olduğu bir gezegene bu insanoğlu niye gitmek istiyor ki durduk yere?
Bu projenin şimdiye kadar yapılamamış olmasının en büyük nedeni ekonomik. Marsa ulaşmak bile çok harcama gerektiriyor. Orada kurulması gereken tesisler ve koloni oluşturmanın bedeli hesaplanamıyor bile.
Peki, Dünyaya 55 milyon km uzaklıktaki bu gezegene neden koloni kurmak isteniyor? Deyim yerindeyse ‘iliğine kadar’ sömürdüğümüz dünyanın artık yaşanamaz hale geldiğini kabul ettiğimizden mi yoksa inançsızların dünyanın sonu dedikleri ‘kıyametten’ kaçabileceklerini umut etmelerinden mi?
Fatiha Suresi 1. ayette ‘Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.’ buyruluyor. Dünya haricinde kaç ‘âlem’ olursa olsun, kıyametten kaçmak için atlayıp Marsa gitmekle kurtulacağını sananlar varsa hani, ufak bir ipucu olsun bu ifade. Birden fazla ‘Âlem’i yaratan Allah-u Teâlâ (cc) kıyamet günü hepsini dümdüz etmeyi de bilir.
Mars mı daha uzak Afrika mı?
Mars projesi sadece ve sadece dünya sahnesinden oynanan bir güç gösterisi. Bu gerçekleşmesi mümkün olmayan proje için milyonlar harcanmaya da devam ediliyor.
Düşünsenize uzay çağındayız ya hani, bu çağ da açlıktan ve susuzluktan ölen var!
İnsanoğlu tükettiği bu evrenden, bedeli ne olursa olsun çıkmaya can atıyor, dikmiş gözünü semaya, yanındakileri görmüyor. ‘Ötelerin ötesindeki Marsta yaşamayı hayal edebiliyoruz’ diyorlar ama iş yaşamların sönmesine, açlığa, susuzluğa gelince kör sağır ve dilsiz oluveriyorlar.
Mars bize milyonlarca kilometre uzaklıkta olabilir fakat ‘Mars mı daha uzak Afrika mı?’ sorusunun cevabı yine de Afrika. Sadece Afrika da değil, cevap zulmün olduğu her yer. Cevap Filistin, cevap Myanmar, cevap Suriye ve daha niceleri…
Türlü bahanelerle, belki de milyonlarca insanın hayatını bitiren, kapanmaz yaralara sebebiyet verenler için bu, yapılması gereken bir güç gösterisi ve o hayatlar da sadece ve sadece harcanması gereken hayatlar. Durum böyleyken insanlığın ve yaşanabilir dünyanın sonunu getirecek olan da yine bu kaostan beslenen o zalimler değil mi?
Duruma buradan bakınca diyecek pek bir şey kalmıyor: Marsta değil de dünyada yaşamayı bir öğrenelim önce!