top of page

Bizi Ramazan’ın Hakikatine Eriştir Ya Rabbi!



Bizi Ramazan’a eriştir Ya Rabbi, ama gösterilen Ramazan’a değil: hakikatine!!!

Ramazan geliyor. Yemek programlarıyla, reklamlarıyla ve bol faizli bayram kredisiyle!

Zamane gençlerine çok yükleniyoruz gibi oluyor ama şimdi bu yazımızda ve -sadece bu konuda- onları anladığımı hissediyorum. “Ramazan geliyor, ne hissediyorsunuz? Mutlu musunuz?” Diye sordum iki tanesine, “Ramazan ne zaman ki?” Dediler. Ramazanın geldiğini gündüz kuşağındaki ‘dini programlardan’ ve Coca Cola reklamıyla fark ediyorlar çünkü. Daha Coca Cola reklamları da yayında olmadığından fark edememişler. Bu bereketli ay geldiği için de zerre kadar heyecanları yok.

Ramazan Coşkusunun Sınırı

Ramazan geldi mi, o bahsedilen ‘coşkunun’ sınırı çiziliveriyor önümüze. Ne yiyeceğiz ve ne izleyeceğiz üzerine kurulu bir dönem başlatılıyor birden. Gündüz kuşağında hala aynı sorular soruluyor. Aynı hocaların mikrofonlarına yankı veriliyor hâlâ duyguyu arttırmak için. Bütün kanallar yıl boyu satın aldıkları filmleri her akşam yayınlamaya başlıyorlar. Her akşamı dolduruyorlar ki saptırması kolay olsun. Teravih kılma, tespih çekme hatta vakit namazını bile kılma der gibi.. Gerçi bunları da mide fesadı geçirmeyenler yapabilirler. Evin hanımı bütün gün izlediği yemek programlarında ne gördüğüyse yaptığından mide fesadı da kaçınılmaz tabi. Günleri sayarken, bayram kredisi reklamlarının yayına girdiğini fark edeceğiz.

Birinci gün ne kadar yavaş geçti diye düşünürken bir bakılacak ki Ramazan bitmek üzere.

Hani derler ya ‘elde yok avuçta yok’ işte tam da öyle!

HafazanAllah.

Gerçek Ramazan-ı Şerif

Özellikle de bereketinin farkında olmak lazım. Peygamber Efendimiz (sav.) şöyle buyuruyor:

‘Her kim Ramazan-ı Şerif gecesi, seher vakti kalkıp o zamanı namaz kılmak veya sair ibadetle geçirmeye niyet ederse Kirâmen Kâtibin melaikeleri derler ki:

Hakk Teâlâ Hazretleri sana rahmet eylesin. Ömrünü bereketli kılsın.

Döşeği dahi der ki:

Hakk Teâlâ Hazretleri senin ayağını sırat üzerinde muhkem eylesin, sana selamet ihsan buyursun.

Abdest aldığı su der ki;

Hak Teâlâ Hazretleri senin kalbini temiz eylesin.

Nihayet bu kul namaz kılmaya başlayınca, Hakk Teâlâ Hazretleri bütün azamet ve şanı ile buyurur:

Ey benim kulum! Ne istersen iste, dileğini getireceğim.’

Şu müjdeye bakın ki, seher vaktinde ibadet edenin döşeği, abdest suyu bile duaya başlıyor.

Hasan Burkay (ks.) Hazretleri Ramazan’ı kitabında şu özlü sözlerle anlatıyor.

‘Ramazan denilince bedeni ve mali şu üç ibadetimiz birlikte hatırlanır. Gündüzleri oruç, geceleri teravih namazı ve üçüncüsü en büyük içtimai yardım olarak zekâtla fitredir. Ramazan-ı Şerif’ten maada hiçbir ay, kendi adıyla sarih olarak Kur’an-ı Kerim’de anılmamıştır. Bu şeref sadece, Ramazan-ı Şerif ayına verilmiştir. Hem de insanlar için ayetleri birer hidayet nuru olan, hakla batılı ayırt eden Kuran-ı Mübin’in bu ayda indirildiğini bildirilmek suretiyle methedilmiştir. Cenab-ı Halık-ı Zülcelal, Bakara Suresi’nin 185. ayet-i celilesinde bu hakikati bize şöyle duyurmaktadır... ’ramazan ayı, öyle bir aydır ki insanlar için hidayet kaynağı olan, insanları doğru yola yönelten, hak ile batıl arasını ayıran Kur-an bu ayda indirildi. Binaenaleyh sizden her kim, Ramazan ayına eşirise onu oruçla geçirsin. Her kim keyifsiz ve yolcu ise tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar. Allah (cc) sizin için kolaylık istiyor, yoksa güçlük istemiyor.’ (Mev’iza-i Hasene Cilt 1 syf 166)

Bu Ramazan, orucu sadece, aç kaldığımız zaman fakir olan insanları düşünmek, onlara yardım etmek ve halimize şükretmek olarak düşünmeyelim. Paylaşımlarımız iftar sofralarının resimleri olarak da kalmasın. Yemekleri israf etmemeye çaba harcayacağımız gibi, ibadetle geçirebileceğimiz kıymetli vakitlerimizi de israf etmeyelim.

Ramazanın birinci gününde yaptığımız ibadeti, tefekkürü ve yardımlaşmayı otuzuncu güne kadar katlayarak artıralım İnşâAllah.

bottom of page